25 Ekim 2023

Otonom Araçlar Nasıl Çalışır?

Otonom araçlar yakın gelecekte gündelik hayatın ayrılmaz unsurları haline gelerek hareketlilik deneyimimizde çarpıcı bir dönüşüme imza atacak. Karmaşık algoritmaların ve yüksek duyarlı alıcıların esas unsurlarını oluşturduğu bu araçlar, yeni nesil teknolojilerin yapay zekayla ortaklığı sayesinde geliştiriliyor.
 
Otonom araçlara dair fikirlerin tarihinin, araçların tarihi kadar hatta ondan da eski olduğu iddia ediliyor. Kimileri otonom bir aracı zihninde canlandırarak kayda geçiren ilk kişinin Leonardo da Vinci olduğunu dahi ileri sürüyor. Elbette araçların otonom bir niteliğe kavuşmasının ilk önce kim tarafından ve ne zaman hayal edildiğini öğrenebilmek güç hatta imkansız. Fakat yakın tarihli çalışmaların kimler tarafından ve nerelerde gerçekleştirildiğinin bilgisine sahibiz. Örneğin, 1979’da Stanford Üniversitesi’ndeki Yapay Zeka Laboratuvarı’nda geliştirilen bir aracın herhangi bir insan müdahalesi olmaksızın engellerin bulunduğu bir odada başarılı bir şekilde karşıya geçtiğini ya da henüz 1977’de Japonya’nın Tsukuba şehrindeki Makine Mühendisliği Laboratuvarı’nda ortam algılayıcıya sahip ilk otonom sokak taşıtının geliştirildiğini öğrenebiliyoruz.
 
Otonom araçların geleceği
Bugün geldiğimiz noktada, otonom araçların otomobil endüstrisi içerisinde önemli bir değere sahip olduğunu vurgulamak mümkün. Nitekim McKinsey & Company tarafından hazırlanan bir rapor, otonom araçların 2035 itibarıyla 300 ila 400 milyar ABD doları gelir yaratabileceğine işaret ediyor. Söz konusu rapor, otonom araçların hareketlilikle kurduğumuz ilişkide çarpıcı bir dönüşüme kapı aralayacağını iddia ediyor. Örneğin bu araçların gündelik hayatın asli unsurlarına dönüşmesinin normal şartlarda yaş, engellilik durumu gibi sebeplerle araç kullanmakta güçlük çeken ya da kullanamayan kişilerin hareketliliğini artırmaya fayda sağlayacağı belirtiliyor. Bununla birlikte, otonom araçların sürücülerden kaynaklanan kazaları ortadan kaldırarak daha güvenli bir trafiğe zemin hazırlayacağı ve hatta 2030 itibarıyla Avrupa’daki kazaları yüzde 15 oranında azaltabileceği öne sürülüyor. Tüm bunlara ek olarak, kazalarda sürücü sorumluluğunun ortadan kalkacağı göz önünde bulundurulduğunda otonom araçların sigortacılık sektörünü de ciddi bir dönüşüme yönelteceği öngörülüyor.
 
McKinsey & Company’nin yönelttiği soruları yanıtlayan otomobil, ulaşım ve yazılım şirketlerinde çalışan 75 yetkili, otonom taksilerin 2026 itibarıyla Çin ve ABD’de geniş ölçekli bir şekilde hizmet verebileceğini düşündüklerini ifade ederken aracın bir sürücüden büyük ölçüde bağımsız hareket edebildiği ve Dördüncü Seviye olarak tanımlanan otonom taşıtların ilk uygulamalarının 2024-2025 yıllarında devreye konacağını tahmin ediyor. Hukuki ve idari düzenlemeler başta olmak üzere otonom araçların yaygın kullanımının önünde henüz aşılması gereken birçok güçlük olsa da bu teknolojinin yakın gelecekte yaşamımızın bir parçası haline geleceği aşikar.
 
Otonom Araçlar Nasıl Çalışır?
Peki, oldukça yakın bir gelecekte yaygınlıkla kullanacağımız ve hareketlilik deneyimimizi baştan aşağı dönüştürecek otonom araçlar nasıl çalışır? Bir araca otonom olma niteliğini kazandıran kimi temel ögeler söz konusudur. Örneğin karmaşık algoritmalara, kameralara, alıcılara ve harekete geçiricilere sahip olmayan bir otonom araç düşünmek mümkün değildir.
 
Otonom bir araç, en temelde, ışık ve mesafe tespiti yapabilen, yüksek frekanslı titreşimleri tespit edebilen ve aracın etrafındakileri haritalandırabilen alıcılar sayesinde çalışır. Bu alıcılar aracın hareket ederken ihtiyaç duyacağı duyusal girdiyi sağlar. Söz konusu girdiler araçtaki yazılım uygulamaları aracılığıyla belirli bir rotaya dönüştürülür. Bunun sonucunda aracın hızlanma, frenleme gibi sistemleri devreye girerek otonom taşıtın arzu edilen güzergahı takip etmesi sağlanır. İnsanlarda olduğu gibi öncelikle çevrenin algılanmasına, ardından tespit edilen durum karşısında belirli bir tercihin yapılarak harekete geçilmesine dayanan bu sistem, yapay zekayla geliştirilen algoritmalar sayesinde çalışır. Bu algoritmalar nesnelerin sınıflandırılmasını, aracın öngörülerde bulunmasını, olağan ve olağandışı durumlara özgü tercihler gerçekleştirmesini sağlar.
 
Fakat şu an için yapay zekanın tespit etmekte güçlük geçtiği ya da anlamlandıramadığı gündelik hayata özgü durum ve davranışlar da söz konusudur. Örneğin bir sürücünün yolculuk esnasında bir başka sürücüyle kurduğu göz teması ya da beklenmedik bir anda aracın önüne çıkan hareketli bir nesne gibi otonom araçların kullanımını mümkün kılan karmaşık algoritmaların çözümlemekte güçlük çekebileceği unsurlar, söz konusu araçlar bakımından henüz geliştirilmesi gereken noktalar olduğunun işaretidir.
 
Bunlarla birlikte, araca ihtiyaç duyduğu duyusal girdiyi sunan alıcıların olumsuz hava şartlarında gerekli bilgiyi edinememe ihtimali söz konusudur. Dolayısıyla bu alıcıların sis, kar yağışı, fırtına gibi zorlu koşullara uyum sağlayacak şekilde geliştirilmesi otonom araçların geleceği için önem taşıyan bir diğer unsurdur.
 
Ulaşımın geleceği: Otonom e-CENTRO
Dünyanın birçok noktasında olduğu gibi Türkiye’de de otonom araçlara dair araştırma ve geliştirme çalışmaları sürdürülüyor. Otokar, tanıtıldığı günden itibaren dikkatleri üzerinde toplayan ikonik mikrobüsü elektrikli e-CENTRO'ya yeni yetenekler kazandırmaya devam ediyor. Otokar’ın Seviye 4 sürüş teknolojisine sahip otonom aracı e-CENTRO, sürücüye ihtiyaç duymadan seyahat edebiliyor. Trafik kurallarına uyacak şekilde geliştirilen araç, konumunu hassas bir şekilde algılıyor. Hava koşullarından bağımsız günün her saatinde kesintisiz hizmet verebilen araç, belirlenen güzergahta duraklara yanaşarak yolcuların sorunsuz bir şekilde inip binmesini sağlıyor.